canım çok sıkıldı. açım ama o kadar şişkolaştım ki yemek yemek falan istemiyorum. moralim bozuluyor resmen.
lane moje dinliyorum... her zaman demişimdir o sene sertap erener değil de zeljko joksimovic birinci olmalıydı diye. sırbistana gidip sokaklarda bu şarkıyı söylemek istiyorum.!
pasaportumu aldım, sırbistana gidebilirim. hatta yunanistana bile gidebilirim vize istemiyorlarmış yeşil pasaporttan, canlarım benim, ben de eurovisionda biz onlara puan veriyoken onlar bize hiç puan vermiyo diye kızıyordum hep...
ermenistana fransaya falan da hep puan veriyoruz, çok iyi kalpliyiz, eurovisionda puanlar siyasi ilişkilere göre veriliyor önermesini yalanlıyoruz resmen. hoşuma gidiyor.
azerbaycan bizden yüksek puan almalıydı bu sene kesinlikle. şovları şahane değil miydi? hayatımda ilk defa eurovision'da oy verdim :D ben azerbaycan'ı azeri tv'den ibaret bişey sanıyordum. türkiye'yi trt den tanımak gibi bir şey bu ama farkedememiştim. baktım, tren yokmuş o taraflara. hem de çok uzak! ama bir gün gidicem belki severim kalırım orda.
önce izlandaya gidicem ama. belki orda da kalırım başka yer görmeme gerek kalmaz. arkadaşım izmirde izlanda konsolosluğu bulmuş, beni bekliyomuş gitmek için, geçen geldi söyledi. çok heyecanlıyım. diyorum ki belki beni severler, kollarına alırlar, izlandaya götürürler.
şimdilik izmire de gitsem yeter ama. bıktım marmaradan. istanbuldan izmitten... yazın o güzelim festivallere gelmek bile içimi karartıyo. ki, evet, planlarım altüst oldu sadece festivallere de gelmiycem. sevgilim var. çok garip şeyler oluyo. olan biteni garipsiyorum. alışıverdim çocuğa, bırakasım gelmiyo. kendimi, kendim için özene bezene yaptığım yaz planlarımı onun için tümüyle değiştirirken buluverdim. arada bir şarkılarda dalıp gidince kendi kendimi tokatlamam gerekiyo. noluyo lan!
eh tabi ki ne sulukule hakkında okuyasım ne de yazasm var. sigur ros un yeni albümünden yayınlanan ilk şarkı çalıyorken bir yandan türkiye'de kalmama bile olanak yok benim! karanlık müzik diyenlere tükürüklü bir şekilde dil uzatırcasına mutlu bir şarkı bu. gobbledigook. harry potter'daki sihirli yaratıkların birinin adı gibi. ama değil. gobbledygook şeklinde yazınca ingilizce'de "anlamı olmayan dil" demek oluyormuş. hopelandic yani. şarkı ismi bile yapmışlar. bu arada wikipedia'nun türkçesinde sigur ros'la ilgili entry yi değiştirdim ve çoooooooook mutluyum. evet evet, sigur ros un nasıl okunması gerektiğini ben yazdım oraya! ama bunu bir native speaker'dan duymadım. sadece okuma kurallarına göre yazdım ki hala da emin değilim iki sesli harf arasındaki "g", "g" diye mi okunuyor yoksa "g" ile "ğ" arası bir şey mi falan...
yaz da geldi yine. kollarım ve suratım siyah geri kalan yerlerim beyaz. beşiktaşlıyım evet ama bunu sergilemek zorunda falan değilim. kışımı, karımı, soğuğumu, gri bulutlarımı geri istiyorum ben. amiina dinlemek istiyorum yine!
ben küçükken çok salakmışım, geçen, yıllar önce yazdığım şeyleri okudum da, haha, berbattı. bunu da bi süre sonra okuyunca "ay ne salakmış" diycem muhtemelen. hatta 5 yıl geçmesine de gerek yok , yarın falan belki...
yarın bütün gün sulukule okuycam, sonra türkiye portekiz maçını izliycem sonra da sevgilim bu tarafa uçuyorken ben de post dial'da çılgınlar gibin dans edicem!
anneme anlattım sevgilimi. bekleidğim tepkiyi verdi:"ben kızlarımı o kadar okutuyorum zengin kocalar bulsunlar diye gidiyo ikisi de bassçı buluyo, allahım yarabbim!!" hehe! müzisyenlik de bi meslek, fotoğrafçılık da öyle. kabul edelim. mini etek giyip insanlara yalan söylemek bi meslek olmamalı esasen. ahh! korkuyorum! halkla ilişkiler okuyor olmaktan hiç ama hiç memnun değilim, napıcam bilmiyorum.
şarkı söylemek istiyorum. fotoğraf çekmek istiyorum. eve taşınmak istiyorum, yurttan kurtulayım, evimi dekore ediyim onu çok seviyim bi de kedim olsun istiyorum.
ProfitDrive review
5 years ago
No comments:
Post a Comment